Günümüzde ‘sosyal çevre’ kavramı çok farklı boyutlara doğru kayıyor.İnsanların yıllar öncesine nazaran çok daha farklı iletişim yöntemlerini denediği kesin.’Eskiden yüz yüze sohbet ediliyordu’ muhabbetine girmek istemiyorum ancak cidden de ‘eskiden yüz yüze sohbet ediliyordu’.mIRC, icq, msn ile başlayan sanal sohbet furyası basit bir mesajlaşma olayından ciddi bir ‘sanal sosyal ortam’ına doğru gidiyor.
Her insan doğar; hayatı anlamaya çalışır, büyür; artık hayatı anlamıştır ve hem kendisi hem de çevresi için bir şeyler yapmaya çalışır ve nihayetinde o insan ölür.Sağlıklı her insan ölüme kadar devam eden bu süreç boyunca temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra sosyal çevresine ‘kendini ispat etme’ye çalışıyor.(Maslow).İspat yöntemi, çevresine katkı sağlayacak bir şeyler üretip bu üretimin karşılığında takdir toplamaktan, Facebook vb birçok internet sitesinde çoğu kendine ait olmayan yazı, resim vb girdiler paylaşıp bunların diğer insanlar tarafından beğenildiğini belirten bildirimler almaya doğru kaydı.Özellikle de bizim gibi gelişmekte olan üçüncü dünya ülkelerinde yaşanan yeni fikirler ve girişimler üretme sıkıntısı o ülke kültürünün temel taşı olan insanların ego tatminlerine sert bir darbe indirdiğini düşünüyorum.(Elbette bu gelişmiş ‘hatta çok gelişmiş’ ülkelerin çoğu için de geçerli ).Çok basit de olsa yeni bir şeyler ortaya koyup fark yaratamazsanız takdir toplayamazsınız. İnsanlar sizi hiç tebrik etmezse ya da yaptığınız işleri görmezden gelirse bu sizi rahatsız eder.Yukarı da bahsettiğim artık insan psikolojisinde kemikleşmiş olan ‘kendini gerçekleştirme’ olgusunu oturtamazsanız mutlu da olamazsanız. Öyle olduğunuzu düşünüyorsanız da yanılıyorsunuz.
Son yıllarda üstün başarılara imza atan Facebook başta olmak üzere büyük kitlelere ulaşmış tüm sosyal ağların gündemde kalma nedenleri arasında bu sebebin en başta geldiğini düşünüyorum.Çünkü insanlar yaptıkları işlerin beğenilmesini insanların o işleri görmesini istiyorlar.Ama ortada doğru dürüst bir iş de olmadığı için, sosyal medyada yazdıkları, belkide kopyalayıp yapıştırdıkları yazıların, resimlerin dinledikleri müziklerin bir şekilde ilgi görmesi onları mutlu ediyor.Ego’sunu okşuyor!. Eğer öyle olmasaydı bu işi ticarete döken ‘beğen sayısı artırma şirketleri’ de, ‘lütfen paylaştığım yazıyı beğenir misin?’ diyen insanlar da olmazdı.
S.Freud bugün yaşasaydı, zamanında çığır açtığı ‘ego tatmini’ araştırmalarının yanına bir de ‘sanal ego tatmini’ ni ekler miydi bilemiyorum doğrusu…Belkide tüm bunlar gerçekten bir ‘Second Life’ kurgusunun oluşacağına dair ilk belirtilerdir de biz farkında değilizdir.
Bol beğenili günler sizin olsun efendim.
Sağlıcakla kalın.